Konya ve Dostluk!

2009 yılında, bir email alıyorum. Emaili yollayana Esat Lekesiz. Beni Konya Selçuk Üniversitesi’ne Pazarlama Zirvesi’nde konuşma yapmam için davet etmek istediğini yazıyor. Konya’ya daha önce hiç gitmedim. Selçuk Üniversitesi, Türkiye’nin en kalabalık üniversitesi; 80,000 öğrenci okuyor. Seminer cumartesi olduğu için kabul ediyorum. Eşimle birlikte gezeriz diye düşünüyorum. Sponsor bulunamayınca 2009 yılındaki konferans iptal ediliyor.

Bu sene başında Esat bana yine bir email atıyor. Devlerin Buluşması konferansının bu sene yapılacağını yazıyor, ama bir sorun var. Konuşmamı cuma günü yapmamı istiyorlar. İşlerim inanılmaz yoğun. Bir süre düşündükten sonra tekliflerini kabul ediyorum. Biraz gözümde büyüyor, ama söz verdim, dönmek yok! Aynı tarihlerde İstanbul’daki üç ayrı üniversiteden de benzer teklifler alıyorum. Sonunda hepsini reddetmek zorunda kaldım. Konya benim açımdan önemliydi. İyi ki de bu kararı vermiştim.

Konferans günü sabah 7 uçağı ile Konya’ya uçtum. İndiğimde, havalimanından şehre baktığımda şehrin nekadar modern olduğunu farkettim. Konya ile ilgili bir çok önyargım vardı. Şehre girince her yerdeki huzuru hissettim. Tramvaylar, geniş yollar, yeni yapılmış binalar ve Selçuk Üniversitesi, Mevlana türbesi şehrin en önemli değerleri. Turistlerin maalesef Mevlana’yı gördükten sonra Konya yerine Kapadokya’da konaklamayı tercih etmeleri turizm gelirlerini olumsuz etkiliyor. Şehirde görülebilecek birçok yer var, ama zaman darlığından bunları bir sonraki ziyaretime bırakmaya karar veriyorum. Yıl sonunda faaliyete geçecek Hızlı Tren Ankara- Konya arasındaki mesafeyi bir saate düşürecek. Konya, Antalya’dan da 2,5 saat uzaklıkta. Ama çoğu insan Antalya’ya Afyon üzerinden gidiyor. Konya turizm potensiyelini iyi kullanamıyor. Sanayi var, öğrenci var. Potensiyel çok, ama Konya’nın imaj ve bilinmeme problemi var. Ben bu yazımla bu muhteşem şehir hakkında düşüncelerinizi değiştirmek istiyorum.

Havalimanında beni iki genç bekliyor. Esat ve Meltem. Yaşları ne kadar genç diye düşünüyorum. Bu yaşta bu sorumluluk duygusunu almış olmalrı beni çok etkiliyor. Ne kadar şanslı olduklarını düşünüyorum. Ben onların yaşlarında iken, kişisel gelişim, pazarlama vs yoktu. Kimse gelip benim anlattıklarımı bana anlatmazdı. Kişisel gelişim, pazarlama ve satış konusunda Türkçe kitap yoktu. Bilgi, teknoloji ve Internet ile el değiştiriyor.

Beni dinlenmem için Rixos oteline bıraktılar ( eski Hilton oteli). Otel muhteşem.
Günübirlik gitmeme rağmen her anımı değerlendirdim. Xing ( sosyal ağ sitesi) Konya Ambassadoru ile buluşma, organizasyon düzenleyen öğrenciler ile öğlen yemeği, Selçuk Üniversitesi Bilgi İşlem Daire Başkanı ile randevu, Akşam Life Dergisi, Ahmet Ünver ile buluşma, Mevlana ziyareti ve Satışın Efendileri Grubu kurucuları Serhat Ömer Demirel ile yemek. Bunların hepsini 12 saat içinde yapmam gerekiyordu. 1.5 saat de seminer vermem gerekiyordu! Dolu dolu Konya’yı yaşamak istedim.
Bu gençler beni o kadar mükemmel ağırladılar ki, gerçekten önemli olduğumu hissettirdiler. Öğlen yemek yerken yeni tanıştığımız Meltem, Meryem ve Esat ile başarı, bilinçaltı, beden dili, duygusal zeka konusunda bilgilerimi paylaştım. Beni pür dikkat dinlediler. Yemekler özellikle etli ekmek ve künefe mükemmeldi. Konya’da insanlar kibar, nazik ve sevecen. Bu değerlerin halen bozulmaması ne kadar önemli. Ülkemiz tüm değerlerini para uğruna kaybediyor.

Sonrasında okulun Bilgi İşlem Müdürü ile görüştükten sonra, Konferans salonuna gittim. Bu arada okulun 4,000 kişilik Internet salonu oldukça etkileyiciydi. Benden önce Vestel firmasının sunumu vardı. Oldukça yararlı bilgileri paylaştılar. Sunumu yapanlar yine yaşca genç arkadaşlardı. Yeni nesil çok iyi yetişiyor. Sunumumu yapmak üzere sahneye çıktığımda 400’e yakın genç karşımda duruyordu. Bu benim için o kadar anlamlı bir deneyim ki. 12 yıldır, 30,000’nin üzerinde gence seminer, eğitim, konferans verdim. Bilgi ve tecrübemi paylaşmaktan o kadar haz alıyorum ki. Konuşmamın sonunda kitaplarımdan 10 tanesini imzalayarak hediye ettim.. Mevlana’nın beşte kapanmasına rağmen dışarıdan da görsem yeter düşüncesi ile beni karşılayan Serhat Ömer Demirel‘e beni götürmelerini rica ettim. Bu arada iphone’numdan Facebook’a girdim. Ahmet Ünver benimle kahve içmek istediğini söylüyordu. Kendisi ile irtibata geçtim.

Kendisi Adana’nın önde gelen iş dergisi Life Konya’da Reklam Editörü olarak çalışıyordu. Bizi ofisine davet etti. Hemen kabul ettim. Bu arada Xing Sosyal Ağ Konya Ambasadoru , Mercedes Bölge Bayi Genel Müdür Yardımcısı Fatih Güneş ile ayaküstü sohbet ettik. Kendisinin pozitif ve espiritüel kişiliği beni çok etkiledi. Gençler yanıma geliyor, kartvizitimi istiyorlar, gözümün içine bakıyorlardı. Ne büyük mutluluk benim için. Herkes beni memnun etmek için seferber. Hızlıca Life Konya dergisine gittik. Life dergisinin yayıncısı Rıfat Ergen ile tanıştım. Birlikte Konya iş adamlarına yönelik birlikte etkinlik yapma kararı aldık. Biraz sohbetten sonra kısa bir şehir turu ardından Mevlana türbesini dışarıdan seyrettikten sonra, Mevlana’nın bahçesine bakan Konya’nın geleneksel bir lokantasında Ahmet, Serhat ve akrabası Kürşat beni konuk ettiler. Yemekler yine mükemmel ve lezzetliydi .

Satışın Efendileri grubunun kurucularından Serhat Ömer Demirel bana 81 vilayete gittiğini ve buralarda başından geçenleri anlattı. Yaşının genç olmasına rağmen başarılı ve hırslı idi. Ahmet Ünver sanırım iş hayatında birçok inişleri ve çıkışları olmuş bir iş adamı. Şimdi tüm enerjisini dergiye veriyor. Yemek sonrası zamanımız çok az olduğu için son sürat beni havalimanına bıraktılar. Bu kısa ama özel seyahat bitnek üzereydi. Bütün insanlar sanki benim uzun yıllar tanıdığım dostlarımdı (en azından ben böyle hissettim).

Havalimanında beklerken, heyecanlı konuşan bir iş adamı dikkatimi çekti. 55 küsür yaşlarında olmasına rağmen enerjik ve esprili bir kişiliği vardı. Sürekli gülüyor, çevresi ile şakalaşıyordu. Enerjisi beni çekti. Kafasında çok rastlamadığımız bir şapka vardı (Amerikalı iş adamlarının giydiği cinsten). Uçağa bindiğimde “çekim yasası” devreye girdi. Bu iş adamı yanımda oturuyordu. Uçak rötar yapmştı ve pilotun uzun konuşması aramızda bir gülümsemeye neden oldu.
Ben hemen ne iş yaptığını sordum. Oto yan sanayide benzin pompası üreten ve Almanya’da ofisi olan bir iş adamı. Kızını satışın başına geçirmiş. Adı Ahmet Dondurmacı. İşini bana anlattı. Günümüzde üretim yapan kişilere gıpta ediyorum. Ülkemizin kurtuluşu eğitim ve üretim. Ciddi istihdam sorunu olan ülkemizde hizmet sektörüne kayışımız büyük bir hata. Kendisi ile bir saatin üzerinde sohbet ettik. İstanbul’a geldiğimde beni bir süpriz bekliyordu. Back-up kartım olduğundan arabamı ücretsiz havalimanında park ediyordum. Gişede kartımı uzatınca görevli bana “haberiniz yok mu, bir hafta önce anlaşmamız sona erdi“ dedi. Bana kimse haber vermemişti. Mecburen para ödemek zorunda kaldım. Herkese tavsiye ettiğim “Back-up” kartımı hemen iptal etmeye karar verdim.Bu kafa ile ülkemizde iş hayatında güven oluşması yıllar alacaktır. Hizmet konusunda gideceğimiz daha çok yol var.

Ertesi sabah, Bilim Merkezi’nin Yönetim Kurulu vardı. Erkenden (yorgun olmama rağmen) Bilim Merkezi’ne gittim. Şans eseri yakın arkadaşım Rıza Kadılar da Yönetim Kurulu’na seçilmişti. Kendisini uzun süredir göremiyordum. Genel Kurul sonrası kendisini kahve içmeye davet ettim. Sohbet esnasında konu “Dostluğa ” geldi. Kendisinin şu güzel sözü beni çok etkiledi “Dostluk, belli bir sınıra kadar özgürce saçmalama özgürlüğüdür”. Ne kadar doğru bir söz. Yakın dostlarımızla olunca serbestce kendimiz olma lüksüne sahibiz, saçmalayabiliriz, duygularımızı, korkularımızı, hayallerimizi eleştirilme ve yargılanma riski olmadan paylaşabiliriz. Hep yazılarımda bahsederim, sizin bir kişi ile dost olmanız demek, o kişinin sizin en eski arkadaşınız olması gerekmez. Sizi çok iyi tanımış olması, sizi derinden sevmesi, size güvenmesi, sizin ileri gitmenizi istemesi, belli bir süre birlikte iyi veya kötü bir şeyler paylaşmış olmanız gerekli.

İnsanların dostluk, arkadaşlık konusunda en büyük yanılgısı, herkesin herkes ile kısa zamanda bu samimiyet seviyesine ulaşacağını sanmaları. Daha önce kaleme aldığım “Samimiyet” yazımda söylediğim gibi belli bir seviyede samimiyet için o kişi ile sizin ona güvenerek özel konularınızı rahatla paylaşabilmeniz gerekir. Rıza ile uzun uzun sohbet ettik. Birbirimize projelerimizi ve planlarımızı anlattık. Birbirimiz hakkında görüş alışverişi yaptık. İnanın bir insanın başka bir insan ile proje, hayal ve diğer özel konularını paylaşabilmesi müthiş bir duygu.

Diğer yandan bazı insanlarda çok kırılgan olabiyorlar. En ufak bir olaydan etkilenip ya küsüyorlar ya da geri çekiliyorlar. Dostluğun güzelliği size bunları yaşatmaması ve sizin ileriye gitmeniz konusunda samimi oluşu.

Riza Kadılar hayatımda dostum diyebileceğim kişilerden biri; kendisi ile tanışmam sayesinde Junior Chamber International’a (JCI) üye oldum. Eğitim dünyasını onunla keşfettim. Onu cesaretlendirmesi ile eğitim basamaklarında yükseldim. Bana sen “Türkiye’nin Anthony Robbins’i” olacaksın dediğinde gururum okşanmıştı, ama içtende beni hep hırslandıran ve beni iten bir sözdür. Rıza da benim gibi zamanının büyük kısmını derneklere, seminerlere, eğitimlere ayırıyor. 2002 yılında JCI Avrupa Konferansı’nın arkasındaki kişi. Rıza ile daha az görüşsek de her zaman birbirimize destek oluruz, birbirimizi cesaretlendiririz. Hayattaki amaçlarımız ve hedeflerimiz, eğitim ve sosyal toplum projelerinde birleşir. Diğer konularda ise farklı kişilerizdir.

Dost, aile ve arkadaş hepsi ayrı kavramlar. Bu kavramları iyi anlamak ve ona göre davranmak lazım. Herbirinin hayatınızdaki katkısı, amacı ve değeri farklıdır.

Dost, sizin daha ileri gitmenizi; gelişmenize destek olan, size gerektiğinde öğreten, gerektiğinde dinleyen ve yönlendiren, gerektiğinde ise sizi en ağır şekilde eleştirecek kadar sizi seven kişidir. Dostunuzun sizinle her konuda sizinle çok samimi ve yakın olması gerekmez, ama aradığınızda veya ihtiyaç duyduğunuzda anında yanınızda olan kişidir.

“Dostluk, karşılıksız vermek demektir .”

Günümüzde her şey gibi, ilişkiler de çok hızlı tüketiliyor: aile bağları, arkadaşlık, sevgi, evlilik. Diğer yandan her şey çok basitmiş gibi algılanıyor ve değer verilmiyor. Bunlar arasında aileyi, yakın arkadaşlığı ve dostluğu sayabilirim. Bilgiye ulaşmak artık çok kolay, ama tek başına bilgi bizim başarmamızı veya olabileceğimiz en iyi yere gelmemizi sağlamaz. Bunu yakın dostlarımız sağlar.

Ben bu konuda üzerime düşen görevi en iyi şekilde vermeye çalışıyorum; bilgimi, tecrübemi, enerjimi talep eden herkes ile cömertçe paylaşıyorum. Ama günümüzde bilginin herkese eşit uzaklıkta olması şu soruyu gündeme getiriyor : “Bilgi konusunda herkes aynı şansa sahip ise, nasıl rekabet edeceğiz? İşte o noktada çevremiz ve networkumuz devreye giriyor. En iyi networke sahip kişiler başarıya en hızlı şekilde ulaşıyor. Bilgi ve network eşit hale geldiğinde ise bizi seven, bizi düşünen, bize değer veren dostlarımız devreye giriyor. İşte gerçek fark bu noktada. Dostlarınızın sayısını artırmaya çalışın.

Konya’da bir seminer vererek bir çok değerli kişi ile tanışma şansım oldu. Seminere hazırlanmak için 3 kitap okudum, birçok dergi karıştırdım, Internette araştırmalar yaptım. Bir söz vardır “ Öğrenmenin en iyi yolu öğretmektir..” Ne kadar doğru, bunu sürekli yaşıyorum.

Bu hafta sonu benim açımdan çok keyifli geçti. Öğrendim, paylaştım, keyif aldım.
Konya’da beni evimde hissettiren herkese teşekkürlerimi sunarım.

Yazımı güzel ve anlamlı bir söz ile bitirmek isterim : “ İnsanın bence en kıymetli hazinesi dostlarıdır. Dünyanın en zengin insanı da olsanız dostunuz yoksa fakir kalırsınız .. “

Sevgilerimle,
Taner Özdeş

Comments powered by CComment

Bize Ulaşın

Halim Meriç İş Merkezi Cemal Sururi Cd. No:25/18 Şişli İstanbul

  • dummy0532 255 97 82

E-Bülten

E-posta adresinizi girin, size daha fazla bilgi gönderelim...

Ara