Yeni Nesil Bizden Çok Farklı, Başarısı Bizim Elimizde ..

Son 10 yılımı insanlarla bilgimi, tecrübemi paylaşarak geçirdim. Onbinlerce insana eğitim ve seminer verdim. Seminerlerimde yeni neslin bizden farkli oldugunu fark ettim; daha bireysel, daha bencil, daha sorgulayıcı, dünyayı ben yarattım tavırları ve vermeden önce almam lazım düşünce yapıları bize göre çok farklıydı . Hayatda herşeyin bilgisayar oyununda oldugu gibi kolay oldugunu sanmalarıydı. Anne ve babaların çocuklarını korumacı, gereğinden fazla meziyetlerini öven tutumları çocukları şımarık, dünyaya karşı kırılgan yapmaktadır. Gelişmiş eğitim imkanları, gelişen teknoloji ve iletişim araçlarına rağmen bu gençlerin yaşam şartları - rekabet, globalleşme, işsizlik, bireysellik- sebebiyle bizlere göre çok daha da zor olacağı kesin.

Diğer yandan, yeni nesil karşılaştıkları çok az zorlukla, yaşama uyum sağlamakta başarısız oluyorlar. Her şeyden çabuk sıkılıyorlar, birşey vermeden almaya, çaba ve azim göstermeden başaracaklarına, çabuk yoldan zengin olmanın mümkün olacağını düşünüyorlar.

İngiltere'de Anglikan Kilisesi'nin katkısıyla hazırlanan, 35 bin kişinin katıldığı ve bağımsız uzmanların üç yıl çalışarak bitirdikleri Sağlıklı Çocukluk Araştırması sonucunda çocuklar arasında şiddet, cinsel bozukluk ve akıl hastalıklarında yaşanan artışa dikkat çekildi. Ayrıca kız çocuklarını erken yaşta cinsel ilişkiye iten sebepler arasında, ünlüler kültürü, reklam ve akran baskısı gösterildi.

Bunlar neden mi oluyor? Internet, TV, sinema, magazin programları, sansürzüz basın onları böyle düşündürüp, yanılgıya düşmelerine sebep oluyor.

Yakın zamanda Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, çoğu on sekiz-yirmi beş yaş arası gencin, zengin ve ünlü olmanın, onların neslinde en önemli hedefi olduğunu düşündüğünü gösterdi. İngiltere'deki gençlik araştırmasından, facebook gibi sitelerin sosyal ilişkileri bozduğu, gençlerin sevgi konusunda eğitim alması gerektiği sonucu çıktı.. Ailelerin dağılması, ilkesiz reklamlar, eğitimde aşırı rekabet ve gelir adaletsizliğinin sorunu büyüten faktörler olduğu belirtildi. Araştırmaya göre sorunun temelinde "aşırı bireysellik" yatıyor. Uzmanlar “bireyselliğin” yerini “değerler sisteminin” alması gerektiğini, çıkar peşinde koşmak yerine yardım ederek tatmin olmayı öne çıkaran bir sistem geliştirilmesi gerektiğini belirtiyor.

Geçen hafta Nişantaşı Nuri Akın Anadolu Lisesi’ne 13-16 yaşları arasındaki gençlere kişisel gelişim konusunda konuşma yapmam için Hayriye Gönen’in tarafından davet edildim. İşimin çok yoğun olmasına rağmen kıramadım ve konuşmamı yapmak için zaman ayırıp okula gittim. Ama karşılaştığım tablo karşısında üzüldüm ve bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Okulun toplantı salonunda 300 genç öğrenci karşımda duruyordu. Benim yüzümden okuldan 30 dakika geç çıkacaklardı. O nedenle oldukça sıkıntılı olduklarını görüyordum. Ses sistemindeki arızadan konuşmam geç başladı..Ama salondaki enerjiyi hissedebiliyordum. Birçok üniversitede konuştum, halka konuştum, ama bu yaştaki çocuklara hiç konuşmamıştım. Diğer yandan, 17 ve 18 yaşında iki erkek çocuğu babası olarak, onların dünyasını biliyordum.

Bu konuşmayı yapmak için 2 hafta çalıştım. Bu konuda birçok kitap okudum. Amerika’daki yeni nesil üzerine araştırmalar okudum. Amacım bu gençlere gerçekten bir şeyler vermekti.

Ses sistemin sorunu dışında öğrencilerin sürekli kendi aralarında konuşmaları konuşmamı zorlaştırıyordu. Ama kararlıydım . 5 kere “ Lütfen susun” dedim. Önce susuyorlar, kısa süre sonra yine aralarında konuşmaya başlıyorlardı..

Konuşmama vurucu bir şekilde Charles J. Skyes’ın Okulda Öğretilmeyen 50 Kural kitabından çok beğendiğim şu sözleriyle başladım: “ Hayat adil değildir. Buna alışın.”

Dünyada adaletsizliği kontrol edemezsiniz. Kontrol edebileceğiniz tek şey, nasıl tepki vereceğinizdir. Tepki veriş şekliniz nasıl bir insan olduğunuzu belirler. İnsanın elinden here şeyini alabilirsiniz, ama bir insanın son özgürlüğü olan “tavrı” hariç. Hayal kırıklığına alışmak zorunda kalacaksınız. Ama istediğinizi elde edememek, adeletsiz değildir. Hayal kırıklığı, yaşamın bir semptomudur, dünyanın sizi dışladığına dair bir işaret değil. Dünyadaki açlık adeletsizdir. AIDS adeletsizdir. Çirkin tişörtünüzle alışverişe çıkmamanız adeletsiz değil. Devletin borcuna dahil olmanız adeletsizdir; evinizdeki diğer insanlar uyuyabilsin diye radyonuzun sesini kısmak değil. Yani seçim şansınız var; sürekli inleyip sızlanan insanlar korosuna da katılabilirsiniz, yaşamın sorumluluğunu almanız gerektiğini fark edip onunla başa çıkabileceğinizi de öğrenebilirsiniz ”

Kendilerinin ilgisini çekmek için şunu da ekledim : “Dünyanın her yerinde çok başarılı veya çok zengin insanlarin oranı sadece ve sadece % 1 veya aşağısıdır. Bu şu demektir : “ Bu salonda bulunan 300 arkadaşınıza bakın, aralarından sadece 30 kişi istediği paraya, başarıya ve üne ulaşacak. Diğerleri ise sadece geçinecek kadar mütevazi para kazanacak, belki de fakir kalacak. Başarısızlık normaldir. Başarı ise çaba gerektirir. Hedef ve amaçlarınızın olması gerekir. Hayat bir mücadelidir ve hayatı güzel ve anlamlı yapan bu zorluklar, engeller ve bitmek bilmeyen mücadelerdir. Bunu siz adaletsiz diye de adlandırabilirsiniz.”

Sözlerime şöyle devam ettim: “ Yaşam mücadeleleri, her zaman daha güçlüye ya da daha hızlıya gitmez. Ama er ya da geç, kazanabileceğine düşünen adam, mutlaka kazanır.”

İlgilerini çekmek için bu salonda en popüler kim dedim. Salonda büyük bir gürültü. En sonunda birini seçtiler. Sahneye çağırdım. Sen niye en popüllersin, sırrın ne dedim. Bilmem, dedi. Arkadaşlarım beni öyle uygun buldu, dedi. Bende cesareti için tebrik ettim. Daha sonrasında bir kaç öğrenciyi de sahneye çağırdım. Bazıları bana karşı görüşler bildirdiler. Bana cesurca cevaplar verdi.. Tüm bu sorgulamalar hoşuma gitti.. Beni rahatsız eden. sürekli aralarında konuşmalarıydı. Öğretmenler ve müdür yardımcıları olmasına rağmen onlar da öğrencilere müdahale etmiyorlardı. Bu benim açımdan oldukça şaşırtıcı bir durumdu.

“Ailenizi siz seçemezsiniz, doğdunuz yeri de. Hayatta başarılı olmak için 3 şeyi doğru seçmeniz lazım: Doğru arkadaş, doğru eş ve doğru iş. Doğru ve yanlış arkadaş sizin kaderinizi belirler. Arkadaşını göster bana sana kim olduğunu söyleyeyim.” Sanırım bu gürültüde verebileceğim en doğru mesaj bu diye düşündüm. Beni konuşturmamak için ellerinden geleni yaptılar. Allahtan konuşma sanatını biliyordum ve hazırlıklıydım. Bizim zamanımızda olsa konuşmacı salonu terk ederdi !

Konuşmamı şöyle bitirdim: “İş hayatında bize başarı için dinlememiz gerektiği öğretilir. Ama siz bunun tam tersini yapıyorsunuz. Hep konuşuyorsunuz. Bana içinizden biri çıkıp bana çok konuşmak faydalıdır çünkü... diye açıklar mı?” Salonda büyük sessizlik.. Ama yine konuşmalar..Konuşmam bitince alkış kopması beni açıkçası şaşırttı. Demek beğenmişlerdi dedim içimden

Bugün kişinin gelişiminde en önemli faktör aile. Ailenin boşluğunu okul dolduramıyor. Her şey ailede başlıyor. Anne ve baba çocuklar için çok önemli bir koç, hayat öğretmeni, örnek rol modelleri. Bugün işe aldığım elemanlarda en önem verdiğim bölüm eğitim değil, kişinin ailesi. Bugün çocuklarımız okulda karşılarındaki kişileri dinleyemeyip konuşuyorlarsa, bizlere saygı göstermiyorlarsa, bilgi ve tecrübenin, karşılıksız paylaşmanın değerini anlamıyorlarsa, bu davranışların, düşüncelerin ve tepkilerinin kesinlikle tek sorumlusu onlar olamazlar.

Amerika’da terapistlerin ortak görüşü : “Bugün neredeyse despot, diktatör ebevenylere rastlamak imkansız, gücü teslim etmiş aileler ve bunu üstlerine almış çocuklar görmek daha mümkün. Bu da çok mutsuz gençler yaratıyor. Hırçın ve öfkeliler, ailelerine karşı saygı duymuyorlar, çünkü aileleri gerçek liderlik gösterip onlara saygı aşılamamış.”

Örnek verecek olursam bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik bayramı, bunun değerini anlatmak için çocuklarımıza ne anlattık, onlarla bu tatil gününde zamanımızı nasıl geçirdik.

Bu hafta basın yeni nesilin Kenan Evren’i, Mehmet Akif Ersoy’u tanımazken 50 centi tanıdıklarından yakınıyorlardı. Benzeri bir araştırma Amerika’da yapılıyor, Amerikalıların yüzde 22’sinin Simpson ailesinin beş üyesinin ismini sayabildiğini, ama bin kişide sadece bir kişinin İlk Kanun’da garanti edilen beş özgürlük ilkesini sayabildiğini göstermiş.

Vermiş olduğum eğitim ve seminerlerle genç insanların dünyanın zorlukları, engelleri, adeletsizlikleri ile başa çıkmaları için içsel güçlerini keşf etmelerine, başarısızlıktan korkmamaları gerektiğine, bunu hayalleri ve hedefleri ile üstlerinden gelebileceklerini anlatıyorum. Her anne ve babada bu konularda çocuklarına destek olmalı ve konuşmalıdır.

Büyük Rönesans düşünürü Erasmus'un bize anımsattığı gibi, " Gençlerin iyi eğitilmesi, bir ulusun en büyük umududur."

Yazımı bitirirken, Charles J. Sykes ‘ın “Okulda Öğretilmeyen 50 Kural” kitabından önemli bulduğum 21 maddeyi sizlerle ayrıca paylaşmak istedim. Okumayı arzu ederseniz http://www.tanerozdes.com/Okulda-Ogretilmeyen-50-Kural_a177.aspx

Ülkemizin geleceğimi için daha iyi bir nesil yetiştirmek biz anne ve babaların elinde.. Bu işi sadece okullara bırakmak büyük hata.. Ben bugün bunu bizzat Nişantaşı Nuri Akın Anadolu Lisesi’nde kendim yaşadım.

Sevgilerimle,
Taner Özdeş

Comments powered by CComment

Bize Ulaşın

Halim Meriç İş Merkezi Cemal Sururi Cd. No:25/18 Şişli İstanbul

  • dummy0532 255 97 82

E-Bülten

E-posta adresinizi girin, size daha fazla bilgi gönderelim...

Ara